Harvard Businnes Review Türkiye Dergisinden Selmin Gök, liderlerin zaafları hakkında bir araştırma yaptı. İşte Selmin Gök’ün araştırmasından satır başları.
1-) OLUMSUZ GERİBİLDİRİM ALMAMAK
Birçok lider “Ben geribildirime açığım” der, ancak pratikte durum genellikle farklıdır. Deneyimlerim, liderlerin büyük bir çoğunluğunun takımlarından, yöneticilerinden, müşterilerinden ve iş ortaklarından düzenli ve yapıcı geribildirim almadığını gösteriyor. Liderlerin birçoğu, kendi perspektiflerinin ve yaklaşımlarının dışındaki görüşleri dikkate alma konusunda zorluk yaşar. Kendi görüşlerine sıkı sıkıya bağlı olan bir lider, gelişim ve inovasyon fırsatlarını kaçırabilir. Liderlik, sürekli öğrenme ve gelişmeyi içerir ve bu sürecin bir parçası olarak olumsuz geribildirim de değerli bir kaynaktır. Olumsuz geribildirim almak kimse için hoş bir deneyim olmasa da, bireyin ve organizasyonun gelişiminde kritik bir etkiye sahiptir. Kuşkusuz hiç kimse için olumsuz geribildirim almak kolay değildir, hatta moral bozucudur. Bununla birlikte gelişimin en temel aracı geribildirimdir. Algısını ölçmeyen lider kendisini geliştiremez, kendi fanusunun içinde yaşayarak zaman kaybeder, kendini kandırır ve ancak içinde bulunduğu fanus kadar büyüyebilir. Oysa liderin kabını büyütmesi için fanusunun sınırlarını aşması gerekir. Liderlik sonsuz ve sınırsız bir öğrenme ve gelişme gerektirir. Dünya genelinde, liderlerin önemli bir kısmı olumsuz geribildirim vermekte tereddüt eder ve bu durum, liderlerin kendi zaaflarını ve gelişim alanlarını da görmelerini engeller. Geribildirimi etkili bir şekilde vermeyen ve almayan bir lider, kişisel ve profesyonel büyümesini sınırlandırır.
Güçlü yönlerine ve kendine aşık olmak, lideri olduğu yere sabitler. Güçlü yönlerimiz kaynaklarımızdır, gelişim alanlarımızı kuvvetlendirmek için kullanacağımız rezervimizdir. Bununla birlikte odağımızı, sadece güçlü yönlerimize çevirirsek gelişim alanlarımız zayıf kaslarımız olarak kalmaya devam eder. Liderin aydınlığı ve karanlığıyla kendine bir bütün olarak bakabilmesi öz farkındalığını artırarak gelişim potansiyelini performansa dönüştürmesini sağlar.
2-) KONTROL ETME TAKINTISYLA HAREKET ETMEK
Hayatın her alanında kontrolü elinde tutma arzusu, çoğu insan için tanıdık bir duygudur. Bu durum, liderler söz konusu olduğunda daha karmaşık ve belirgin bir hâl alabilir. Kontrol etme arzusu bazen bir güç takıntısına, bazen de derin kökleri olan bir güven sorununa işaret edebilir. Aynı şekilde, liderin realiteden kopuk, hayattan ve insanlardan aşırı beklentiler içinde olmasının ve kendi pozisyonunu kaybetme korkusunun uzantısı olabilir. Hangi gerekçeyle olursa olsun kontrol takıntısı; liderin etkililiğini elinden alır, dikkatini doğru alanlara yöneltmesini engeller, enerji kaçaklarına neden olur. Gerçek liderler, hangi durumları kontrol edebileceğini bilir ve gücünün sınırlarının farkındadır.
3-) DEĞİŞİMİ REDDETMEK
Değişime ayak uydurmanın gerekliliğini entelektüel olarak herkes bilir. İş, değişimi başlatmaya, değişimin kendisi olmaya geldiğinde dirençler başlar, kopuşlar ya da isyanlar yaşanır. Belirsizlik ya da kaos ortamında kalabilmek, etki geldiğinde tepki yerine yanıt verebilmek; beynin kortikal aktivitesini artırmakla, sebat ve sağduyuyla mümkündür. Bu bağlamda, liderin hızlı olması, uyum yerine itaat kültürü oluşturma çabası, mevcut durumu; azalan getirileri olmasına rağmen, ilkeleriyle, geçmiş tutum ve davranışlarıyla tutarlı kalmak adına korumaya çalışması, rotayı değiştirmeyi reddetmesi, değişimi yönetememesinin sinyalleri olabilir. Tom Peters’ın sözleri, bu durumu mükemmel bir şekilde özetlemektedir: “Ustalık harikadır, ancak her zaman yeterli olmayabilir.” Değişimin gerçekleriyle yüzleşmek, hatta onları kucaklamak liderin ve organizasyonun başarısı için kritiktir.
4-) GÜCÜNÜ DIŞ KOŞULLARIN VARLIĞINA BAĞLAMAK
Lider, gücünü otoriteden, unvandan, fiziksel çevreden, hiyerarşik olarak daha üst pozisyonlardan, metadan alırsa, liderliği kısıtlı kalır, etkisi geçici olur. Gerçek lider öz kaynaklarıyla bağlantı içerisindedir, dış koşullar nereye evrilirse evrilsin kendine olan güveni azalmaz. Bir kişinin, bir otoritenin ya da bir ortamın varlığına bağımlı olan bir lider kalıcı olamaz. Bu noktada liderin bu zaafının ana nedenini, kendisiyle temasının düşük olmasına bağlarım. Kendisiyle teması yüksek bir lider gücünü dışardan almaz, bağımsız harekete geçme kabiliyeti yüksektir. Lider, yeryüzünde aksiyonun beden bulmuş halidir. John Maxwell’in güzel sözünü hatırlayalım: “Kötümser rüzgardan şikayet eder. İyimser bunun değişmesini bekler. Lider yelkenleri ayarlar.”
Liderlik bir maratondur ve bu yolculukta her lider, kendini ve takımını geliştirmek için çeşitli engellerle karşılaşacaktır. Yukarıda belirtilen zaaflar, liderliğin kırılgan yanlarını açığa çıkarırken, aynı zamanda büyüme ve dönüşüm için benzersiz fırsatlar sunar. Liderlerin, bu zaaflarını tanıması ve onlarla yüzleşmesi, sadece bireysel olarak değil, aynı zamanda takımlarının ve organizasyonlarının genel başarısı için de kritiktir.
Her lider, kendi zaaflarını fark ederek liderlik kapasitesini artırabilir. Olumsuz geribildirim alamamak, kontrol etme takıntısıyla hareket etmek, değişime direnmek ve gücünü dış koşullara bağlamak gibi zaaflar giderilebilir, dönüştürülebilir. Zaaflarını dönüştüren lider, kendini de takımını da daha yüksek performanslı, başarılı, inovatif bir alana taşıyabilir.
Liderlik, sadece etkileyici bir başarılar ve zaferler koleksiyonu değil, aynı zamanda sürekli bir öğrenme, adaptasyon ve büyümedir. Başarılı liderler, sürekli olarak kendi yeteneklerini, bilgilerini ve becerilerini genişletir ve geliştirir. Bu sürekli öğrenme ve gelişim, liderin sadece kendi potansiyelini maksimize etmesine değil, aynı zamanda takımının ve organizasyonun başarısını artırmasına da olanak tanır.